Yeşilada Gezisi

Herkese merhaba! Umarım hafta sonunuz iyi geçiyordur. Son iki haftadır seçimlerle kafayı bozmuşken artık biraz uzaklaşmak istedim bu konudan. Instagram'da beni takip ediyorsanız denk gelmişsinizdir, Denizli-Konya otobüs yolculuklarımda hep Eğirdir Gölü'nün videolarını paylaşıyordum. İlk gittiğim zaman akşam vaktiydi. Gece kararırken yanımda görünen gölün güzelliği, gölün diğer tarafında kalan iskelelerden ve ardındaki küçük bir kasabadan geliyordu benim için. Çünkü orayı bir an Hobbit'deki insan şehri olan Göl Kasabası olarak hayal etmiştim.



Açıkçası Eğirdir Gölü'nün varlığından haberim yoktu otobüsle geçmesem. Ve hem benim olduğum tarafta hem de gölün karşısındaki küçük kasabaları geçerken göl bir türlü bitmiyordu. Bir an deniz mi burası neredeyim ben diye haritayı açtım. Haritada küçücük görünüyor bu göl ama inanın acayip büyük. Uzunluğu 50km, genişliği ise 15km imiş. Ayrıca araştırmamda biraz daha derine inince Türkiye'nin 2. en büyük tatlı su gölü ve 4. en büyük gölü olduğunu öğrendim.


Eh bu kadar etkilenince buraya kendim gelip gezmeyi kafaya koymuştum ve dün ailemle birlikte geldik. Hep otobüsle geldiğimden dolayı burayı Denizli'ye çok uzak bir yer diye düşünüyordum, yani 4-5 saat gibi, halbuki 2-2.30 saatlik bir yolmuş. Çok yakın sayılmasa da sabah erkenden gidip, rahatça gezebilirdik.



Gelelim Yeşilada'ya. Yeşilada, Isparta'nın Eğirdir ilçesinde yer alıyor. Merkeze 1,5km uzaklıkta olan ada, 70li yıllarda bir yol ile birleştirilerek ana karaya bağlanmıştır.  Anayoldan Eğirdir yoluna saptığımızda ilk olarak ada gözümüze çarptı. Bu arada amacımız Eğirdir'i gezmek ve burada piknik yapmaktı. O yüzden ilk Eğirdir'in içine girdik.Saat 2.30 civarıydı. Piknik yapabileceğimiz bir ortam aradık. Eğirdir'in merkezinde deniz kenarı tamamen plajdan oluşuyor. Adaya doğru giderken daha çok restoranlar, kafeler ve piknik yapabileceğimiz banklar bulunuyordu.



O incecik yoldan adaya geçerken yolun iki tarafından da denizi görebiliyoruz. Adanın etrafını bir dolaşıyoruz. Zaten ada çok büyük değil. Girişinde yine kafeler, restoranlar bulunuyor ve sonrası tamamen ahşap, küçük evlerden oluşuyor. 



Adayı turladıktan sonra girişindeki kafeye oturuyoruz. Bu kafe üç tarafı da denizlerle kaplı bir parkın içinde bulunuyor. Orada ben limonata içiyorum, ailem çay. Şimdi buraya kadar her şey güzel. Manzara harika. Fakat gelin size gerçekten rahatsız edici bir şeyden bahsedeyim. Etraf temiz değil ve bakımsız. Her tarafta özellikle bira şişeleri bulunmasının yanı sıra, normal şişeler, peçeteler, tek kullanımlık tabaklar fazlaca bulunmakta. Ben fotoğrafların çoğundan çöpleri sildim açıkçası, yakıştıramadım hiç böyle güzel bir yere. Ayrıca sinek ve polen sorunu da çokça var maalesef.



İçeçeklerimizi içtikten sonra kalktık, adadan tekrar ana karaya geçtik. Tam deniz kenarında yemek yemek için güzel bir masa bulduk. Etrafında bir sürü kedi köpek vardı. Geldiğimizde muhtemelen hergün gelen bir adamın onları doyurduğunu gördük. Tabii yine de biz de köftelerimizden verdik.




Karnımızı doyurduktan sonra Eğirdir'in içini gezdik. Eğirdir Kalesi'ni gördük. Zaten adaya giderken kendini gösteriyor.  Kale, Bizans döneminden kalıntı.



Güzel bir geziydi. Gidip görülmeli. Tek sorunu yurdumuz insanının temiz olmaması. Neden pislik içinde yaşamayı tercih eder bir insan anlamakta zorluk çekiyorum. Havalar henüz çok sıcak olmadığı için denize girmedim. Plajları hakkında bir şey diyemeyeceğim o yüzden. 


***

IG: @kayipfisilti

Tüm gezi yazılarımı görün.

Kaynaklar: 4. Ada resmi Seyyah Defteri'nden alınmıştır.

0 Yorum