Slider

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Blog yazarından not...
Hey, ben Zeynep. Online evime hoş geldiniz!
Kendinizi evinizde gibi hissedin. Şarabınızı ya da kahvenizi alın ve bir süre burada kalın. Ben uzunca bir süre burada olacağım, umarım siz de benimle birlikte olursunuz!

Doğa, hayatın kitaplarının yazıldığı tuvaldir, her yaprak rüzgar tarafından çevrilen bir sayfadır ve her gün doğan güneş keşfedilmeyi bekleyen yeni bir mucize bölümüdür. -Kayıp Fısıltı
Son Blog Gönderileri

1 Mayıs 2024 Çarşamba



Sevdiğim müziklerin çoğunda bulunduğu için mi mitolojiyi seviyorum, yoksa mitoloji içinde olduğu için mi şarkıları seviyorum bilemiyorum. Belki de ikisi de. Ama sevdiğim şarkıların çoğundan yeni mitolojik isimler öğreniyorum. Çok önceden dinlediğim bir müzik tekrar karşıma gelince Lorelei'nin ne demek olduğunu merak etitm. Ve Epona'da olduğu gibi karşıma yine güçlü bir mitolojik figür çıktı. İlgili müziği dinlemek isterseniz:




Lorelei


Beni cezbetmek için söylenmiş güzel bir şarkı, gerçekten beni sevmek için değil mi?

Bu sefer Cermen Mitolojisine gidiyoruz yani Lorelei, Alman mitolojisine ait olan bir figürdür. Özellikle Ren Nehri'nde, St. Goarshausen yakınlarındaki kayalıklarda yaşadığına inanılan bir peri veya su ruhudur.

Lorelei adında genç bir kız güzelliğiyle ünlüdür. Sevgilisi tarafından aldatıldıktan sonra, hayal kırıklığına uğrayan Lorelei, Ren Nehri kıyısındaki bir kayanın üzerine çıkar ve orada kendini ölüme terk eder. Ölümünden sonra, bu kayalıklarda yaşayan bir su perisine dönüşür.

Kıyıdaki kayaların üstünde şarkılar söyleyerek gemileri çeken bir gücü vardır. Bu nedenle, Ren Nehri'nde seyahat eden gemiler için tehlikeli bir figür olarak kabul edilir. Lorelei'nin şarkıları, gemi kaptanlarını büyüler ve kayalıklara doğru yönlendirir, böylece gemileri batırır. 

Şarkıda da eski İngiliz diliyle Lorelei ve aldatan adam arasında konuşma geçiyor. Modern İngilizceye çevrildiğinde anlaması oldukça zor bu yüzden ben kısaca yazacağım. Lorelei her şeyin bir aldatmaca olduğuna dair sitem ediyor, adamda yaptıklarından pişman olmaktan ziyade Lerelei yıkıcı bir güce dönüştürdüğü için onu yatıştırmaya çalışıyor.  Tabi bu benim çıkarımım.

***
Instagram: @kayipfisilti

28 Nisan 2024 Pazar

Bu ayın sonuna kadar başka bir kitap okuyabilir miyim emin değilim. Ama şu ana kadar okuduklarım hakkında kısa incelemeler yapacağım. Normalde biliyorsunuz tek tek yapıyorum incelemeleri ama zamanım olmadı bu sefer. Zaten okuduklarım da hep klasikler. Bu arada MK Yayıncılıktan da bahsetmek istiyorum. Bu ay genel olarak kitaplarını okuduğum yayınevi.


Geçen sene D&R'da MK Yayınlığa ait kitaplar görmüştüm. Diğer yabancı kitaplara göre çok daha ucuzdu. Şaşırmıştım çünkü Türk yayınevi olduğunu düşünememiştim açıkçası. D&R'da tekrar bu kadar ucuza yabancı kitaplar görünce araştırdım (bu arada seviyeli de değil kitaplar, seviyeli olanları da var).  Fiyatlar normal romanlar için 50 - 100 TL civarında değişiyor. Anlatımı ve kitapların tasarımları da oldukça hoş. Rahatça okunabilir. İngilizce kitap okumak istiyorsanız tavsiye ederim. Kitapları D&R'dan uygun fiyata alabilirsiniz.


Bu gönderimde şu kitaplardan bahsedeceğim;

-Bir Noel Şarkısı (A Christmas Carol) - Charles Dickens

-Dünyalar Savaşı (The War of the Worlds) -  H. G. Wells

-Dracula - Bram Stoker

-Wigan İskelesi Yolu (The Road Wigan Pier) - George Orwell 




Bir Noel Şarkısı - Charles Dickens


Charles Dickens'ın 19 Aralık 1843 yılında yayımlanan kitabı 94 sayfadan oluşuyor. Bu klasik eser, bencil ve acımasız bir işadamı olan Ebenezer Scrooge'un hikayesini anlatıyor. Scrooge, Noel'in neşesini ve cömertliğini reddederken, bir gece üç hayalet tarafından ziyaret ediliyor: Noel Geçmişi, Noel Şimdiki ve Noel Geleceği. Bu hayaletlerin rehberliğinde, Scrooge hayatının seçimlerini gözden geçiriyor ve kalbini açarak insani duyguları yeniden keşfediyor. Bu hikaye, sevgi, iyilik ve değişim üzerine hoş mesajlar barındırıyor.

Alıntılar

Ne zaman ve neye gereksinim duyarsa  yanındayım. Bir çocuğun gülümsemesi için ya da bir kalbin ısıtılması için ya da bir yerdeki yalnız bir adamın toplumda daha mutlu olması için... Bunlar, benim hizmet ettiğim...

İnsanlar delirmeden önce akıllıydılar, aşk doluydular, cömerttiler ve mutluydular.

Aptallarla dolu bir dünyada yaşarken sinirlenmemem olanaksız.

Dünyadaki tüm yaşlı ve iyi kentlerin görüp göreceği, en iyi dost, en iyi patron ve en iyi adamlardan biri oldu. Ondaki bu değişimi görenlerden bazıları güldüler ona. Ama o, bu dünyada şimdiye kadar olmuş olan bütün iyi şeylerin, başlangıçta hep şüpheyle karşılanıp, alay konusu olduğunu bilecek kadar bilge bir adam olduğu için gülmelerine izin verdi.

Ben hayatım boyunca kendi yarattığım zincirleri taşıyorum,” diye cevap verdi Hayalet. “Ben onları, kendi ellerimle halka halka, karış karış yaptım, özgür irademle yarattım onları! Ve, kendi özgür irademle kuşandım bu zinciri! Sana tanıdık gelmiyor mu bu halkalar?"


Dünyalar Savaşı - H. G. Wells


1898 yılında yayımlanan H. G. Wells'in bu eseri bilim kurgu edebiyatının öncülerinden biri olarak kabul edilir ve insanlık tarihini bir dönüm noktasına ulaştırır. 209 sayfadan oluşuyor. Yabancı bir uygarlığın dünyaya saldırısını anlatan bu klasik eser, sadece heyecan verici bir macera değil, aynı zamanda insanlığın kırılganlığı ve dayanışma gücü üzerine derin düşünceler sunar. Wells'in gözlemci yaklaşımı ve sürükleyici anlatımı, okuyucuyu kıyamet sonrası bir dünyada hayatta kalma mücadelesine sürüklerken, bilim kurgu türünün temel taşlarından biri olarak kalıcı bir etki bırakır.

Alıntılar


19. yüzyılın son yıllarında hiç kimse, bu dünyanın insanınkinden daha büyük zekalara sahip ve yine kendi gibi ölümlü varlıklarca dikkatle ve yakından izlendiğine inanmazdı; insanlar çeşitli işleriyle meşgulken, belki de su damlasında sürünen ve çoğalan geçici yaratıkları bir mikroskopla inceleyen bir adam kadar dikkatle incelendi ve araştırıldı.

Zihnimi boşaltmak için yollarda yürüyordum,” dedi. “Sonra birden -yangın, deprem, ölüm!

Adam gibi davran!... Felaket altında çökerse dinin ne işe yarar? Depremler ve sellerin, savaşların ve volkanların önceki insanlara ne yaptığını düşün! Tanrı'nın bizi muaf tuttuğunu mu sandın? O bir sigorta acentesi değil.




Dracula - Bram Stoker


Bram Stoker tarafından yazılıp 1897 yılında yayımlanan gotik korku romanı ve bu türün en iyilerinden olarak kabul edilir. 454 sayfadan oluşuyor. Roman, klasik vampir mitolojisini ustalıkla şekillendirirken, 19. yüzyılın sonlarına damgasını vuran Viktorya dönemi İngiltere'sinde geçen bir korku ve gerilim hikayesi sunar. Stoker, Doğu Avrupa'nın karanlık ve mistik atmosferini ustaca resmederken, karakterlerin içsel çatışmalarını ve korkularını derinlemesine inceler. Dracula'nın, modern vampir anlatılarının temelini oluşturan, hem psikolojik olarak derin hem de gerilim dolu bir başyapıt olduğu kabul edilir. 

Alıntılar

Evime hoş geldiniz! Özgür iradenizle ve isteğinizle girin!

Kan hayattır!

Onları dinleyin, gece çocuklarını. Ne güzel müzik yapıyorlar!

Tahmin ettiklerimiz nadiren olur, hiç ummadıklarımız ise çoğunlukla.

Bilinmeyen her şey görkemlidir.

Sanırım, zaman zaman ağlamak bize çok iyi geliyor.

Yağmur gibi havayı temizliyor.

Wigan İskelesi Yolu - George Orwell


"Wigan İskelesi Yolu" George Orwell'in 1937'de yayımladığı ve İngiltere'nin işçi sınıfının yaşamını ve koşullarını incelediği bir kitaptır. Kitap, İngiltere'nin sanayileşme sürecindeki değişimleri, işçi sınıfının yaşadığı yoksulluğu, konut koşullarını, çalışma şartlarını ve sosyal adaletsizlikleri detaylı bir şekilde ele alır.

Eser, yazarın toplumsal eleştiri ve gözlem yeteneğini zirveye taşıdığı bir başyapıt olarak kabul edilir. Roman, sadece olayları aktarmakla kalmayıp aynı zamanda sınıf farklılıkları, güç mücadelesi ve bireysel özgürlük üzerine derinlemesine bir analiz sunar. Orwell, karakterlerin iç dünyalarını ustalıkla işlerken okuyucuyu sürükleyici bir yolculuğa çıkarır. İşte bu roman, sadece 20. yüzyılın İngiltere'sini değil, aynı zamanda insan doğasının evrensel yönlerini de inceler. Okuyucuları, zekice dokunmuş detaylar ve etkileyici bir anlatımla bırakmadan düşündüren bir yapıt.

Alıntılar

Yoksullar, en iyi saatlerini ve en iyi düşüncelerini patronlarının zenginleşmesine adıyorlar.

Bir adamın açlıktan ölmek üzere olduğu bir toplumda, özgürlük sadece yemek yiyebileceğiniz bir şey haline gelir.

Yoksulların sırtlarına yüklenen en büyük ağırlık, kendi acılarını anlatırken kelimelere dökemedikleri utanç ve öfkenin ağırlığıdır.

özde adalet mekanizmasının tamamına karşı tarifsiz bir tiksinme duymaya başlamıştım.


Peki siz bu kitapları okudunuz mu? Favoriniz hangisiydi ya da hangilerini okunacaklar listenize eklediniz? Yorumlarınızı bekliyorum... 


***
Instagram: @kayipfisilti

27 Nisan 2024 Cumartesi

Alice Harikalar Diyarında eserinin çizgi filmini çocukluğumda severek kaç kere izlemişimdir kim bilir. Sonra Türkçe kitabını da okumuştum, çocukken. Onca sene sonra hala bir yerde karşıma çıktığında özlemle bakar geçmişe doğru ve yazarın hayal gücüne hayran kalırım. Bu yüzden, zaten çok uzun olmayan eserin İngilizcesini okumaya karar verdim ve bir günde bitiriverdim.




Alice Harikalar Diyarında
Lewis Carroll


Alice Harikalar Diyarında kitabı Lewis Carroll'ın 1865 yılında çıkarttığı fantastik kitabıdır. 95 sayfa. Konusu: Alice güneşli bir pazar günü ablasıyla birlikte kır gezisine çıkar. Ağacın altında ablasıyla otururken canı iyice sıkılan Alice'i birden heyecanlandıran bir olay olur. Koşan bir tavşan görür. Bu tavşanın diğerlerinden farkı iki ayağının üstünde yürümesi ve saat taşımasıdır. Merakına yenik düşen Alice, tavşanın peşinden gider ve onunla birlikte gizli bir geçitten içeri girer. Ancak geçide adımını atar atmaz düşmeye başlar ve büyük bir hayal gücünün ürünü olan bir dünyaya adımını atar. Kitabın arka kapağı:




Kitaba tekrar başladığımda, çocukluğumun masalsı dünyasına geri döndüğümü hissettim. Lewis Carroll'ın kalemiyle Alice'in macerası, zaman ve mekan kavramlarını altüst eden bir yolculuk sunuyor. İlginç karakterlerle dolu bu diyar, her defasında yeni bir şey keşfetmemizi sağlıyor. Alice'in serüveni, aslında bir rüyanın içindeki rüya gibi, gerçeklikle hayal arasındaki ince çizgiyi bulanıklaştırıyor. Eserdeki dil o kadar zengin ve çeşitli ki, okuyucuyu kelimeleriyle büyülüyor. Carroll'ın eserindeki mizahi yaklaşım, okuru hem düşündürüyor hem de güldürüyor.


Alice karakteri, masumiyeti ve merakıyla okuyucunun sempatisini kazanıyor. Onunla birlikte diyarın içinde ilerlerken, mantık kurallarının nasıl sorgulandığını ve absürt olayların nasıl normalleştiğini gözlemliyoruz. Her karakter, kendi içinde bir anlam dünyası taşıyor ve bu da okuyucuya farklı perspektifler sunuyor. Eser, sadece çocukların değil, yetişkinlerin de hayal gücünü besleyen bir hazine niteliğinde. Çünkü aşağıda seçmiş olduğum alıntıların anlamlarını bir çocuk düşünemez;


Mantık şu: İki kere bir dört eder, ya da iki kere bir beş eder, ne olduğuna bakılmaksızın, nasıl hesaplanırsa öyle eder.


Bu kitapta beni en çok düşündüren sözdü ve sizinle biraz genişçe bunun hakkında yazmak istiyorum. Bu ifadesiyle, mantığın göreceli olduğu, kabul edilen kuralların esnetilebileceği veya hiçe sayılabileceği vurguluyor yazar. Geleneksel mantık kurallarına sadık kalmadan, sonucu istenildiği gibi şekillendirmenin mümkün olduğu düşüncesi öne çıkartıyor. Bu, kitaptaki absürt olayların ve karakterlerin davranışlarının temelinde yatan mantık dışı ve absürtlüğe bir gönderme olduğunu düşünüyorum.


Ayrıca Carroll, bu tür ifadelerle okuyucuları düşünmeye ve beklenmedik sonuçları kabul etmeye teşvik ediyor. Mantık ve gerçeklik kavramlarının esnekliği ve göreceliği üzerine düşündürüyor bende. Bunun dışında sevdiğim ve beni düşündüren diğer alıntılar:


İmkanı olmayan şeyleri genellikle geciktirme. İmkansızın üzerine düşün.

Zamanın ne kadar süreceği önemli değil, çünkü zamanın olup olmadığından asla emin olamayız.

Kimi zaman altı farklı yöne doğru aynı anda gitmek gerekir.

Hayal gücü, gerçeklikten daha güçlüdür, çünkü gerçeklik sadece sınırlarımızı yansıtır, hayal gücü ise onları ötesine geçer.


Aslında hepsini ayrıntılarıyla yazmak istiyorum. Belki başka gönderilerimde yazarım. Peki siz bu sözler hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum...


***

Instagram: @kayipfisilti

Tüm kitap incelemelerimi ve önerilerimi görün

Edebiyata dair tüm yazılarımı görün 

25 Nisan 2024 Perşembe

Theseus'un devamı. Tüm bölümleri şuradan görebilirsiniz: Tüm Mitler




Thesus Atinalılar tahtının varisi olarak kabul edilir ve Minator'u Ariadne'nin yardımıyla öldürür...


  • Thesus vardığı zaman orada da kendini bekleyen tehlikeler vardı. Medeia, Jason'dan ayrıldıktan sonra Aigeus'la evlenmiş ve  Medos'u doğurmuştu. Kendi konumunu ve oğlunun geleceğini korumak için de Thesus'un ölümünü planlamıştı. Theseus daha kim olduğunu kanıtlayamadan önce, Media Aigeus'u yeni gelen yabancının tahtı ele geçirmek için komplo kurduğuna ikna etti. Böylelikle kral Theseus'u Maraton boğasıyla yüzleşmesine karar verdi. Theseus bunun için Attika'ya gitti ve boğaya hiç zarar vermeden boyun eğmesini salladı. Bunun üzerine Medeia başka bir plan yaptı. Aigeus'un kendi elleriyle Theseus'a zehirli içecek vermesini sağladı fakat bu planı Aigeus'un son anda Theseus'a bıraktığı kılıcı fark etti. Böylelikle Theseus'un onun oğlu olduğu ve tahtın asıl varisi olduğu ortaya çıktı. Buna karşılık Medeia ve annesine bu planlarda yardımcı olan oğlunu sürdü.

  • Theseus'un  boğayı alt etmek için Attika'ya gidişinde de maceralar yaşanmıştır. Büyük bir fırtınaya yakalanan Theseus'a, adı Hekale olan yaşlı bir kadın tarafından, Atina ile Maraton arasında bir yerde barınma ve misafirperverlik sağlandı. Theseus ertesi sabah yola çıkarken, Hekale boğa ile karşılaşmasından sağ salim dönmesi halinde Zeus'a bir kurban sunacağına söz verdi. Ancak dönüşünde, Hekale'nin vefat etmiş olduğunu öğrendi ve onun nezaketini Zeus Hekaleios'un yıllık yerel festivalinde onurlandırılması için emir vererek kabul etti.

  • Minotaur için Girit'e gönderilen üçüncü grup gençlerin ve kızların içinde Theseus'da vardı. Bunu kendi istemişti çünkü canavarı öldürebileceğini böylelikle de Atina'nın bu cezadan kurtulmasını umdu. Girit'e varışından sonra Theseus, Minos'un kızlarından biri olan ve kendisine aşık olan Ariadne'den paha biçilmez yardım aldı ve labirentin (önceki bölümlerde bahsetmiş olduğum gibi Minator'u hapsettikleri yer bir labirent) yapımcısına danıştı. Daidalos, Theseus'un labirente girdiği kapıya ip bağlayıp, labirentin içinde ilerlerken ipliği iz olarak kullanmasını önerdi. Ariadne de bunu Theseus'a kendini Atinalıların yanına kendisine gelin olarak alması sözüne karşılık olarak söyledi. 




  • Ve tabii ki Theseus Minotaur'u da öldürdü. Labirentin kalbinde Minotaur ile karşılaşan Theseus bir kılıçla onunla yüzleşti ve öldürdü. İpliği takip ederek labirentten kaçtıktan sonra, Ariadne ve Atina'nın gençleriyle birlikte limana doğru acele etti ve Cretan gemilerinin alt kısımlarına delikler açarak gece yelken açmadan önce herhangi bir takip tehlikesini önlemeye çalıştı. 

  • Kuzeyde Naxos adasına gitti ve burada Ariadne'yi terk etmek zorunda kaldı. Çünkü Dionysos (şarap tanrısı), Ariadne'ye aşıktır ve onu kendine eş olarak istiyordur. Bu nedenle Dionysos, Athena'yı Theseus gece uyurken yollamıştır ve Ariadne olmadan yoluna devam etmesini emretmiştir.  Fakat sonrasında The Odyssey'de Ariadne'nin bu durumdan oldukça hoşnut olduğunu görüyoruz çünkü Dionysos ona çok iyi bir eş olmuştur.


Ariadne


  • Naxos'dan sonra Delos'a uğrayan bu grup ilk kez turna dansını yaptılar. Bu dans labirentin dolanışlarını taklit eden yılan dansıydı. Buradan sonra Theseus ve arkadaşları nihayet Attika'yı görebilecekleri bir noktaya ulaştılar.

  • Theseus, Ariadne'nin kaybıyla üzülüyor olmasından dolayı, Theseus gemide beyaz yelkenler açmayı unuttu ve babasına güvende olduğunu gösteremedi; ve Aigeus, Attika'nın güney ucundaki Akropolis'teki gözlem yerinden siyah yelkenleri gördüğünde, ölümüne doğru kendini attı. Ege Denizi'nin isminin de bu olaydan geldiği düşünülür. Tabii Ege değil, Ege Denizi İngilizcede "Aegean Sea"dir. Aigeus ile benzerliğini fark edebilirsiniz. 

  • Theseus karaya vardığında babasının başına geleni görünce zafer hissi iyice kaybolmuş, yas tutmuştur, tabii ki yeni kral olarak.


***

Instagram: @kayipfisilti

Tüm mitleri görün

Edebiyata dair tüm yazılarımı görün.


Kaynaklar: İkinci resim: Knossos Guides | Üçüncü resim: Old World Gods

20 Nisan 2024 Cumartesi

Spoiler içermez. 

Bir süredir benim için şöyle güzelce akıp giden bir dizi yoktu, The Boys dizisi bunu kıran bir dizi olmayı başardı. İzlerken aşırı eğlendim ve süper kahraman dizilerine gerçekten çok farklı ve güzel bir bakış açısı getirilmiş. The Boys, heyecan verici, yıkıcı ve karanlık bir süper kahraman  komedi dizisidir. Süper kahramanların ünlüler olarak saygı gördüğü ve Vought International adıyla bilinen güçlü bir şirket tarafından pazarlandığı bir dünyada geçen dizi, kahramanlık ve ünlü kültürünün daha karanlık yönlerine iner. 




The Boys dizisi 2019'da Amazon Prime tarafından yayınlanmaya başlandı. Derrick Robertson ve Garth Ennis'in aynı isimli çizgi romanından uyarlanmaştır. Dizi şu an final vermemiş olup 3 sezondan oluşuyor. Sezonlar 8 bölümden oluşuyor ve bölümler birer saat sürüyor. Dizi çocuklar ve hassas kişiler için uygun değildir. Şiddet, cinsellik, küfür içeriyor. Konusuna gelecek olursak baş rolde bulunan ve kendilerine "Boys" ismini vermiş olan düzensiz bir grubun misyonu, görünüşte iyi niyetli süper kahraman grubu olan Yedili'nin (The Seven) ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak ve onları suçlarından sorumlu tutmaktır. Karl Urban tarafından parlak bir şekilde canlandırılan karizmatik ve intikamcı Billy Butcher tarafından yönetiliyor bu grup. Dizinin fragmanı:



Dizinin en iyi yanı iyi geliştirilmiş karakterleridir. Ahlaki olarak belirsiz kahramanlardan derinlemesine kusurlu süper kahramanlara kadar, her karakter karmaşık ve kişisel mücadelelerle doludur. Antony Starr'ın korkutucu Homelander'ı ve Jack Quaid'in Hughie'si gibi oyuncu kadrosunun dikkat çeken performansları, bu karakterleri hem ikna edici hem de huzursuz edici bir şekilde hayata geçirir.


"The Boys", önceden dediğim gibi çocuklar ve hassas kişiler için uygun değil çünkü çarpıcı şiddet sahnelerinden, olgun temalardan ve bol miktarda kara mizahdan kaçınmaz. Ancak, şok edici anların ve saygısız tonun altında, ünlü kültürü, kurumsal açgözlülüğü ve gücün doğasına dair düşündürücü bir yorum bulunmaktadır. 


Dizi Kanada'nın Ontario eyaletinde çekilmiştir. Baya heyecan duyarak, merak ederek izlediğim bir dizi oldu. 3. sezonda kimi kısımlar biraz zorlama olmuş gibi geldi ama genel itibari ile yine de 3. sezon da güzeldi. İzlemeli misiniz? Süper kahraman dizilerini seviyorsanız kesinlikle izlemelisiniz. IMDB puanı 8,7/10 olup benim puanım 9/10.


***

Instagram: @kayipfisilti

Tüm dizi & film önerilerimi görün

Tüm dizi önerilerimi görün


13 Nisan 2024 Cumartesi

Size yine çok tatlı bir oyun önerisiyle geldim. Oyunumuzun adı: Dordogne.




Oyun Hakkında Genel Bilgiler

Dordogne, Fransız geliştiriciler olan Un Je Ne Sais Quoi ve Umanimation tarafından paylaşılan bağımsız macera oyunudur. 2023 yazında çıkan bu oyun 8 bölümden oluşuyor. Ben 6 buçuk saatte bitirdim. Steam üzerinde fiyatı 10.49 dolar civarında yani yaklaşık olarak 330TL. Ben indirimdeyken almıştım oyunu 6 dolar civarında. Oyuna Steam üzerinden ulaşmak için: Steam; Oyunun kendi sitesine gitmek için: Umanimation


Oyunun Fragmanı



Sanat/Haritalar
(10/10)

Oyunun en göze çarpan özelliğiyle başlamak istiyorum, oyunun sanatı! Oyunu Steam üzerinden keşfetmiştim. Sanırım Steam hesabımın köşesinde bir yerinde önerilerde çıkmıştı. Girdim, oyunun çizimini gördüm ve hiç abartısız ne olduğunu araştırmadan direkt çizimini aşırı beğendiğim için satın alıverdim. Yağlı boyayla çizilmiş gibi canlı renklere sahip oyun beş yıldızlı görsel sunuyor bize. Haritalarda oldukça hoş.



Oyunun Hikayesi
(7,5/10)

Oyunun hikayesi Fransa'da bulunan Dordogne şehrinde geçiyor. 32 yaşındaki Mimi kısa bir süre önce vefat eden büyükannesinden kendisine yazdığı bir mektup bulur. Mektupta büyükannesi Mimi'ye Dordogne'deki evinde kendisi için bir kutu bıraktığını söyler. Ailesi Mimi'nin gitmesini istemese de Mimi Dordogne'ye gider ve orada bir aile dramını ortaya çıkartırken kendi çocukluğunu hatırlar.


Oynanış
(4/10)

Sanat ve hikaye üzerinde duran oyunun oynanışı çok etkileyici sayılmaz. Oyunda geçmiş, Mimi'nin çocukluğu ve şu an olmak üzere iki zamanlı oynuyoruz. Yapmamız gerekenler genel olarak çok basit şeyler. Yürümek, büyükanneyi takip etmek, yemek yapmak vs. Ayrıca mesela nehrin içinde geçen bir bölüm var orada yüzme animasyonu görmüyoruz. Oyunda beni tek rahatsız eden buydu. Genel olarak eksiklikler olsa da oyun genel itibari ile bu yönden beni çok rahatsız etmedi.





Oyun Hakkında Genel Düşüncelerim


Genel olarak oldukça beğendiğim bir oyun oldu. İyi ki de oynamışım dedirtti yani. Çünkü biraz rastgele aldığım için oyunu, yani sadece görsel sanatına bakıp aldığım için şüphelerim vardı. Ama bir oh çekerek bitirdim oyunu. Hikayesi güzeldi. Daha iyi hikayeli oyunlar oynadım şahsen ama yine de iyiydi. Oynamalı mısınız? Bence değer. Hem sizi büyükanne torun ilişkisiyle sıcacık tutacak, hem gözlerinizi pastel renklerle boyayacak hem Dordogne'nın o güzel köşesinde sakin zaman geçirmenizi sağlayacak. Genel puanım 7/10.


***

Instagram: @kayipfisilti

Tüm oyun önerilerimi ve incelemelerimi görün


Son Instagram Gönderilerim
@kayipfisilti

Instagram

Kayıp Fısıltı. Theme by STS.