Bir önceki kitap incelemem yine Agatha Christie’ye aitti ve hatırlarsanız, karakterlerinin ve olay kurgularının çoğu birbirine benzer ama sürpriz sonlarla şaşırtmayı her zaman başardığından bahsetmiştim (göz atmak isterseniz TIK). Şimdiye kadar hiçbir Christie romanında katili doğru tahmin edememiştim. Ama bu kez sanki Christie, “Al sana bambaşka bir kitap,” der gibi karşıma çıktı! Ölüm Büyüsü, onun klasiklerinden oldukça farklıydı. Ne Poirot ne de Marple bu hikâyede yer alıyor; üstelik karakterler ve mekanlar da oldukça çeşitli ve alışılmışın dışında. Spoiler (kitap hakkında detaylı bilgi) içermez.
Genel Bilgiler
Bu roman, Agatha Christie’nin doğaüstü unsurları doğrudan işlediği bir kitap. Aşk kitabını okumuştum ama bu tarz kitabına hiç denk gelmemiştim. Araştırdığım kadarıyla başlığı İncil’deki Vahiyler Kitabı’na bir gönderme içeriyor: “Solgun atın üstünde Ölüm oturuyordu.” Kitap, 60’lı yılların İngiltere’sinde geçiyor ve cinayetlerle doğaüstü inançların iç içe geçtiği ilginç bir atmosfere sahip.
Hikaye
Hikaye, bir rahibin gizemli bir şekilde öldürülmesiyle başlar. Ardından, Mark Easterbrook adlı bir yazar ve tarihçi olayların içine çekilir. Bir cinayet listesi, görünüşte bağlantısız ölümler ve "Pale Horse" (Solgun At , kitapta Kır At olarak çevrilmiş) adlı bir han... Ancak bu han sıradan bir yer değildir; üç kadın burada büyücülük yaptıklarını iddia eder.
Mark, olayların arkasında gerçekten doğaüstü güçler mi yoksa çok daha dünyevi ama sinsi bir plan mı olduğunu araştırmaya başlar. Roman boyunca cinayetlerin nasıl işlendiği ve insanların nasıl öldüğü gizemi yavaş yavaş çözülür ve Christie’nin klasik “gerçek daha korkutucu olabilir” mesajı vurgulanır.
Yazım/Üslup
Christie, bu romanda alışıldık dedektif formülünü biraz sarsıyor. Hikaye birinci ağızdan anlatılır (Mark Easterbrook’un gözünden). Büyücülük, psişik güçler gibi konular doğrudan değil, dolaylı yollarla işlenerek hem merak duygusu hem de tedirginlik yaratılmış.
Atmosfer olarak da kitap, klasik dedektif romanı havasından çok gotik öğeler taşıyor: gizemli hanlar, karanlık geçitler, ölümcül sırlar gibi...
Cinayetler vardır ama işleniş biçimi doğrudan gösterilmiyor. “Büyüyle öldürülmüş olabilirler mi?” gibi sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Aslında bu roman doğaüstü inancımızı sorgulatmaya çalışıyor. Katilin kim olduğu değil, cinayetlerin nasıl işlendiği bu hikayede daha ön planda.
Genel Değerlendirme
Ölüm Büyüsü, Agatha Christie külliyatı içinde hem alışıldık hem de alışılmadık bir yere sahiptir. Polisiye severler için temposu biraz yavaş gelebilir ama gizem, atmosfer ve finaldeki açıklama açısından tatmin edici diyebilirim. Büyü ile bilimin, inançla mantığın çatıştığı bir roman olarak özellikle farklı bir Agatha Christie deneyimi arayanlara önerebilirim. Dürüst olmam gerekirse diğer kitapları kadar sevemedim. Ve katili de tahmin ettim ilk defa! Özellikle ilk defa Christie okuyacaksanız bu kitabını tavsiye etmiyorum.
Instagram: @kayipfisilti
Agatha Christie'ye dair tüm yazılarımı görün
👀
YanıtlaSilEvet, o şekil gözlerimiz katili arıyor oluyor kitapta :) Teşekkür ederim yorumunuz için
SilOooo, aferiin yani doğru tahmin ettin yani :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, evet ama biraz bu sefer tahmin edilebilir gibi geldi bana. :)
Sil