Bayramın ikinci günü yolumuz Foça'ya düştü. Bir süredir görüşemediğim teyzoşumla gezmeye karar verdik ve Foça'yı seçtik. Sabah çıkarken hava çok bulutlu diye neredeyse cayıyorduk çünkü bizim olduğumuz yere üç saatlik uzaklıktaydı ve çok yağış olursa arabadan dahi inemeyeceğimizi düşündük ama sonra da neyse canım arabadan inmeyiz, manzaranın tadını çıkarırız dedik. Korktuğumuz gibi de olmadı. Hava tam idealdi. Yağmur yükseklerde çok yağdı sadece, rüzgar yoktu, güneş de yoktu. Bulutlu, ılığa yakın bir havada yolculuğumuzu tamamladık.
İçerik
Başlıklara tıklayarak o kısma direkt gidebilirsiniz.
Gezi Günlüğüm
Foça’ya vardığımızda ilk dikkatimizi çeken şey kalabalık oldu. Bayram günü gelmekle hata etmiş olduğumuzu anladık. Otobüsler ücretsiz ve bayram tatili diye sanki tüm İzmir oradaydı. Arabayı bir otoparka bırakıp yürüyerek sahile indik. Foça sahili, taş evlerin sıralandığı, denizin kıyısında uzanan upuzun bir yürüyüş yolu gibi... Yol boyunca sağda soluk mavi, yeşil, lavanta rengi sandalyelerle süslenmiş balık restoranları, solda ise dingin bir deniz uzanıyor. Birkaç martı gökyüzünde süzülüyor, arada bir yosun kokusu burnumuza çalınıyor ama rahatsız edecek kadar değil, tam tersine, sahil kasabası hissini tamamlayan bir detay gibi.
Küçük bir kafede oturup balık-ekmek yedik. Yanına da bir limonata söyledik. Foça'da yediğimiz her şey taze, porsiyonlar bol, fiyatlar da bir sahil kasabasında nasılsa öyleydi, eh pahalı yani. Sohbet ettik, bol bol güldük demek isterdim ama konular hep gündeme çıktı. Teyzemle aramızda ne zaman böyle bir günü paylaşsak, hayatın asıl mutluluğu küçük kaçamaklarda gizli diyoruz.
Foça Kalesi'nin olduğu tarafa kadar yürüdük, oradan denize karşı biraz oturduk. Huzur kelimesi bazen çok klişe gibi gelir ya insana, ama orada otururken içimizden geçen tek şey oydu. Huzur. Ne eksik, ne fazla. Birer kahve içtik. Dönüş yoluna geçmeden önce dondurma alasım vardı. Foça’ya özel tatlardan biriymiş, gerçekten çok farklı ve hoş olduğu söyleniyor ve işte bu yüzden öyle bir sıra vardı ki o kadar sırada ben bekleyemezdim. İnsanlara da bir şaşırmadan edemedim. Çocukta değildiler ve o uzun kuyrukta bekliyorlardı.
Foça Hakkında Bilgiler
Foça, İzmir’in kuzeybatısında yer alan, Ege Denizi kıyısında küçük ama tarihiyle, doğasıyla, deniziyle büyüleyen bir sahil kasabası. İsmini eski adı olan Phokaia’dan alıyor. Antik dönemden kalma izler hala görülebiliyor. Eski Foça ve Yeni Foça olarak iki bölüme ayrılıyor. Biz bu gezimizde Eski Foça’yı tercih ettik çünkü tarihi dokusu daha belirgin ve denize sıfır kafeleriyle daha samimi bir atmosferi var. Ayrıca Eski Foça, SİT alanı ilan edildiğinden dolayı modern yapılaşma oldukça sınırlı ve bu da kasabanın orijinalliğini korumasını sağlamış.
Foça aynı zamanda fok balıklarıyla (Akdeniz foku - monachus monachus) da meşhur. Doğal yaşamın korunması için bazı bölgeler özel koruma altında ve zaman zaman fokları görebilmek bile mümkün. Yani sadece tarihi değil, doğal güzellikleriyle de oldukça zengin bir yer.
Foça'da Görülecek Yerler
Foça’ya günübirlik gitmiş olsak da gezilecek yerlerin bir kısmını keşfetme fırsatımız oldu. Gidersen mutlaka uğramanı tavsiye edeceğim bazı noktalar şunlar:
Beş Kapılar Kalesi (Foça Kalesi): Deniz kenarında konumlanmış bu kale, zamanında savunma amaçlı kullanılmış. Gün batımında harika fotoğraflar veriyor.
Kayalar Camii: 15. yüzyıldan kalma bu camii, sade ve huzur dolu yapısıyla görülmeye değer.
Foça Yel Değirmenleri: Kasabanın sırtlarında kalan bu yel değirmenleri, hem nostaljik bir hava veriyor hem de manzara açısından oldukça etkileyici.
Sirens Kayalıkları: Efsanelere konu olan bu kayalıklar, denizden bakıldığında daha iyi görülebiliyor. Tekne turlarıyla yakından keşfedebilirsiniz.
Eğer daha uzun süre kalma şansınız olursa, Foça’nın çevresindeki koyları ve plajları da keşfetmenizi öneririm. Özellikle tekne turlarıyla ulaşılabilen koylar çok daha berrak ve sessiz oluyor.
Foça Efsanesi: Sirenler
Foça açıklarındaki bazı kayalıklar, antik dönemlerden beri Siren Kayalıkları (veya Siren Rocks) olarak bilinir. Efsaneye göre bu kayalıklar, denizcileri büyüleyen, şarkılarıyla onları kendine çeken Sirenlerin yaşadığı yermiş. Sirenler, Yunan mitolojisinde deniz kızlarına benzer yaratıklardır. Güzel sesleriyle denizcileri büyüler, onları gemilerini kayalıklara çarptırarak yok ederlerdi.
Efsaneye göre, Foçalı denizciler, Akdeniz ve Ege'de çok uzaklara kadar giden ilk denizcilerdenmiş. Cesur, deneyimli ve bilgili olan bu denizciler, Sirenler’in şarkılarına aldanmadan yollarına devam edebilmişler. Bu yüzden Foçalı denizciler hem mitlerde hem de tarihi kaynaklarda iyi yolculuk bilgisine sahip, zeki ve dirayetli olarak anılmış.
Bazı anlatımlarda ise Sirenler’in bir gün gerçek aşkı tattığı ve bir Foçalı denizciye gönlünü kaptırdığı söylenir. Bu sevgi, Sirenler’in lanetini kırmış ve o kayalıklar uğursuzluktan kurtulmuş.

Gideceklere Öneriler
-Ayakkabı seçimi önemli! Foça’nın taş sokaklarında yürüyüş yapmak isterseniz rahat bir ayakkabı tercih edin, benim gibi topuklu giyip ayaklarınıza eziyet etmeyin.
-Fotoğraf makinenizi veya telefonunuzu şarjlı tutun. Çünkü her sokak, her masa, her çiçek saksısı fotoğraf çektirme bahanesi olacak!
-Güneş gözlüğü ve şapka almayı unutmayın. Bulutlu olsa bile Ege güneşi bazen çok ani yüzünü gösterebiliyor.
-Akşamları hafif serin olabiliyor, yanınıza ince bir hırka almak iyi olur.
-Yerel ürünlerden alın. Zeytinyağları, sabunlar, lavantalı ürünler, el yapımı magnetler… Hem anı kalır hem de sevdiklerinize küçük hediyeler olur.
-Eğer zamanınız varsa gün batımını mutlaka sahilde izleyin. O anın huzuru anlatılmaz, yaşanır.
Gerek fotoğraflarıyla gerek yazı planlamasıyla çok hoş bir yazı olmuş. Aslında bu mevsimlerde gezmelik, hoş bir yer.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Biraz daha açık havada gitmek gerek, bir de kalabalıktan hoşlanmayanlar kesinlikle bayramda gitmemeli. :)
Sileski foça evet ya ne güzel bir yer orası :)
YanıtlaSilÖyle :)
Sil