Spoiler (kitap hakkında detaylı bilgi) içermez.
Stephen King'den okuduğum ikinci kitap. Benden önce annem okumuştu kitabı ve okumasan da olur, uyuz bir kitap demişti. Ama zevkler tartışılamıyor tabii. Zaten kısa roman olduğu için bir günde bitiriverdim. Açıkçası kitaba karşı ne hissedeceğimi de bilemedim. Gelin önce size biraz kitaptan bahsedeyim...
Stephen King'in 2018 yılında yayınlanan bu kısa romanı Castle Rock isimli kurgusal bir kasabada yaşayan Scott Carey'in başına gelen ilginç bir olayı konu alıyor. Scott Carey ne kadar yerse yesin her geçen gün kilo vermektedir. Diğer ilginç bir yönüyse kilo vermesine rağmen fiziksel görünümünde değişiklik olmaz. Kendini 0 noktasına odaklayan, yani tamamen kilo verip öleceği günü hesaplayan Scott'un zamanını nasıl geçirdiğini okuyoruz.
Kitabın arka kapağı:
Gün geçtikte ölüme yaklaşan Scott komşuları ve değer verdiği insanlara yardım etmeye karar verir. Kasabalarında evli bir çift lezbiyen bulunuyor ve halk tarafından aşağılanmalara, dışlanmaya maruz kalıyorlar. Açtıkları restorana kimseler uğramıyor. Scott'da ilginç ve insanın kalbini sıcacık yapacak bir yolla onlara yardımcı oluyor.
Kitap 125 sayfadan oluşuyor. Küçük bir kasaba hayatını anlatılırken aynı zamanda önyargı, basmakalıp düşünceler gibi toplumsal sorunlar çok net bir şekilde konu oluyor kitaba. Ayrıca birliktelik kavramı da oldukça güçlü bir öge. Okuduğum önceki kitapla beraber (Dolores Claiborne) değerlendirecek olursam King, karanlık duygulara iyimser bir şekilde yaklaşmayı ilginç bir şekilde başaran bir yazar.
İnka yayınevine ait bu kitap anlaşılır bir şekilde çevrilmiş, okuması oldukça rahat ve basit, ayrıca bölüm başlıkları da küçük resimlerle süslenmiş. Kitabı okumalı mısınız? Çerezlik niyetine okunabilir fantastik bir kitap. Büyük bir merakla okuduğumu söyleyebilirim, sonu nereye varacak diye. Sonu ise beni çok doyurmasa da fena bitmedi. Zaman kaybıydı diyemem, hatta eğlenceli bir kitaptı. Sonunda kendimi ilişkilendirdiğim bir kısım oldu.
Herkes bunu yaşamalı, belki de sona geldiklerinde yaşıyorlardır. Belki ölüm anında herkes yükseliyordur.
(Syf: 124)
Bu bana çok önceden yaşadığım garip bir durumu anımsattı. Psikolojik olarak çok çöktüğüm bir zamanda uyku felçleri geçiriyordum sıkça (halk dilinde karabasan olarak geçer ki benim hiçbir şekilde inanmadığım şeylerdir). Bir keresinde uyku felci sırasında ruhumun yükseldiğini, kendimin hafiflediğini hissetmiştim. Fakat ruhum asla benden kopmuyordu bu yüzden tam olarak anlatamayacağım hafif bir ağırlık hissediyordum. Kopmamasının ve bir ağırlık hissetmemin nedenini de ölümün ne olduğunu bilmediğimize bağlamıştım. Kitabın özellikle bu kısmı bu yüzden beni etkiledi. Herkesle paylaşamayacağım ya da fazla insan böyle durumlar yaşamadığı için anlatmakta zorlanacağım bir şey çok güzel anlatılmış kitapta.
Kitaba puanım 7/10. Konusu ilgisini çektiyse okumanızı tavsiye ederim.
***
IG: @kayipfisilti
0 Yorum