Birgi Köyü

Herkese merhaba. Umarım bayramınız keyifli geçiyordur. Benim ki oldukça güzel geçiyor. İlk gün akraba ziyaretlerini tamamlayıp ikinci gün ailemle bayram gezisine çıktık. Açıkçası yakın yerlere gidecek bile olsak yol hesabı, benzin fiyatı hesaplaması yapmak zorunda kalmamız keyif bozucu bir durumdu ama bunun üzerinde çok durmadık. Rotamız Denizli'den başlayıp İzmir'in Ödemiş ilçesine doğru gerçekleşti. Birgi'yi ve Gölcük'ü ziyaret ettik. Bu yazımda Birgi Köyü'nü bir diğer gönderimde ise Gölcük'den bahsedeceğim.





Birgi Köyü

Birgi Köyü'ne yıllar yıllar önce gitmiştim. Sanırım o zamanlar 14-15 yaşlarındaydım, yani bundan 10 sene kadar önce. Özellikle bir konağı vardı ki mükemmel olduğuyla ilgili aklımda yer edinmişti. Bu sefer gitmekte ki en önemli isteğim de o konağı görmekti açıkçası. Fakat şansızlığımız tuttu ki tadilattaymış. Çok isterdim orayı gezmeyi ve sizinle paylaşmayı. Ama olsun siz şu siteden merak ederseniz bir göz atabilirsiniz: Birgi Çakırağa Konağı


Şansızlık üzerine şansızlık olur ya, hava da fazlasıyla soğuk ve yağmurluydu. Yolculuğumuz sırasında özellikle dağlarda önümüzü göremeyeceğimiz seviyede sis vardı. Aslında hava durumuna da bakmadık değildi ama iki gün önce yazlık güneşlik olunca çok soğuk olmaz demiştik. Neyse ki yine de tedbiri ele alalım deyip hiç giyeceğimizi düşünmediğimiz ceketleri yanımıza almıştık. 


Sol alttaki heykel Gazi Umurbey'e ait. Denizci olarak ünlenmiş bir Türk askeri ve devlet adamı. 

Bu kadar şikayet ettiğime bakmayın. Havanın kapalı olduğunu söyledim ama inanın güpgüneşli, sıcak bir gün gezmekten daha iyi benim için. Güneşe karşı vücudum çok hassas olduğundan dolayı çoğu zaman zor zaman geçiriyorum güneş altında. Ve konağı görememiş olsak da köyün geri kalanının güzelliği, o gölün güzelliğini görmeye değerdi... Çok gevezelik yaptım, geleyim artık Birgi Köyü'ne.


Birgi, İzmir'in Ödemiş ilçesine bağlı tarihi bir kent. İzmir'e 100 kilometre, Ödemiş'e ise 10 kilometre kadar uzaklıkta. Tarihi bakımdan çok fazla zengin. Önce Frigler, sonrasında sırasıyla Lidyalılar, Persler, Bergamalılar, Romalılar ve Bizanslılar hüküm sürmüş buralarda. 1426 yılında ise artık Osmanlı Devleti kesin olarak burası bizimdir diyerek noktayı koymuş. Konakları, tarihi evleri, camileri, türbeleri ile tam bir tarihi cennet. Cennet çünkü sadece tarihi zenginliğiyle değil doğasıyla da büyülüyor insanı.



Tarihi evlerin ve doğasının zevkini çıkartırken köyün girişinde sıralanan tezgahlarda, köyün kadınlarının yaptığı el işi eşyalarla donatılmıiş tezgahlara bakmadan, hatta almadan geçmeyin. Takılar, danteller, tel kırmalar, fularlar... Ayrıca ev yapımı çok lezzetli yemeklerde bulabilirsiniz. Ahhh ve artık patates yiye yiye patatese dönüşmüş ben, buranın patatesinin ünlü olduğunu söylemeden geçemem. Patatesinden alın mutlaka. 


Köyde bir sürü kafe bulunuyor. Oralarda çayınızı kahvenizi içebilirsiniz. Yemeğe gelirsek Ödemiş'in köftesini öneririm. Zaten Ödemiş köftesiyle ünlüdür. Akşama doğru, dönerken Ödemiş'in merkezinde bulunan Hurşit Kebab'tan köfteyle karnımızı doyurduk çok da beğendik.

Diğer resimler:






***

IG: @kayipfisilti

Tüm gezi yazılarımı görmek için: Gezi günlüklerim




0 Yorum