Yağmurlu bir günden herkese günaydın. Yazımı ve şiiri okumadan önce şu şarkıyı açmanızı tavsiye ederim: This Place Is a Shelter. Onca soğuğun ardından havaların ısınmasıyla iyi hissetsem de bugün yağan yağmurla yine kendimi çok daha huzurlu hissettim. Altıncı katta olduğumdan ve odamın birçok penceresi olduğundan dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Sanki hem yere, hem göğe yakınım gibi. Asılı kalmışım, iki tarafı da kontrol edebiliyorum gibi mükemmel hissettiriyor.
Siteme sonunda 'Şiir' bölümü ekliyorum. Bundan sonra haftada en az bir tane şiir paylaşacağım. Genellikle İngilizce şiirler olsa da bazen Türkçe de paylaşabilirim. İngilizce olan bu şiirleri kendim Türkçeye çevireceğim fakat şiir genelde başka bir dile çevrildiğinde anlamını ve duygusunu yitiriyor bu yüzden şiirin ne anlatmak istediğini de ayrıca paylaşacağım. Bunu paylaşmadan önce İngilizce öğrenmek isteyenler için de şiirde bilinemeyecek kelimeleri de vereceğim. Daha sonra şiir incelemesine ve şiirin bende hissettirdiklerine geçeceğim. O zaman başlayalım. Edwin Morgan'dan Strawberries şiiri. Voices'ın bir şiir kitabından rastgele açarak bulduğum bir şiir. Aşağıdaki resimden şiiri İngilizce olarak okuyabilirsiniz:
Bilinemeyecek Kelimeler:
Sultry (s): Rutubetli hava/Boğucu
That sultry afternoon O boğucu öğleden sonrası
Glisten (f): parlamak/pırıldamak
the strawberries glistening Çilekler parıldıyor
Şiirin Türkçesi
*Not: Çeviriyi kendim yaptım. Hatalar, atladığım/gözden kaçırdığım şeyler olabilir. Eğer siz fark ederseniz yorumlarda belirtebilirsiniz! Anlam bakımından uyması için kimi kelimeleri eklediğimi/değiştirdiğimi de unutmayın.
Çilekler
Orada hiç çilek olmamıştı
bizim sahip olduklarımız gibi
o boğucu öğleden sonrasında
açık Fransız penceresinin
basamağında oturuyorduk
birbirimize karşı
dizlerin benimkileri kavradı
kucağımızda mavi tabaklar
çilekler parlıyor
sıcak güneş ışığında
onları şekere buladık
birbirimize bakarak
aceleye getirmedik ziyafeti
birimizin yakınlaşması için
boş tabaklar
birlikte taşın üzerine dizildi
iki çatal yan yana dururken
ve ben sana doğru eğilirken
tatlı*, havada
tatlı, kollarımda
bir çocuk gibi terk edilmiş
senin hevesli ağzından
çilek tadı
hatıralarımda
geriye doğru yaslan tekrar
seni sevmeme izin ver
güneşin okşamasına izin ver
sıcaklık yoğun
ve yaz yıldırımı
Kilpatrick* tepelerinde
Fırtınanın tabaklarımızı yıkamasına izin ver
Şiir Değerlendirmesi/Analizi/Hissettirdikleri
Yazımın başında yağmur yağdığını söylemiştim. Ben burada bu şiiri çevirirken ve de şiir açık bir yaz havasından başlayıp fırtınalı bir atmosfere doğru yolculuk alırken, burada da yağmur durdu ve güneş açtı. Bu bana kendimi şiire daha da yakın hissettirdi ya da şiirin üzerimdeki etkisi daha fazla oldu. Fakat bundan önce bu şiirin ne anlatmak istediğine bir bakalım. Ondan sonra bu konuya geri döneceğim.
Öncelikle ilk fark ettiğim şiirde hiçbir noktalama işareti ve de büyük harf bulunmadığı. Bu bir özgürlük göstergesi mi? Bunu anlamak için Edwin Morgan'ın diğer şiirlerini de bir incelemek gerekiyor. Fakat diğer şiirlerine baktığımız da (mesela One Cigarette ya da Seven Decades) noktalama işaretleri kullandığını görüyoruz. O zaman bu özgürlük şiirin yapısıyla değil anlamıyla ilgili. Aşkta özgürlükten bahsediyor. Şiirin yapısıyla ilgili dikkatimi çeken bir diğer şey ise betimlemelerin çok canlı bir şekilde işlenmesi. Yani; Açık Fransız camının basamağında oturmak, mavi tabakların dizlerinin üzerinde olması, çileklerin şekere batırılması... Şiiri okurken aklımızda tamamen canlanıyor. Süslü sözler yok.
Ortada bir şey var ki bu şiir tamamen tutkulu bir aşk şiiri. Ah, bir baksanıza, Güneşli bir havada aşkıyla oturup çilek yerken birbirlerine yaklaşıyorlar ve sonra da... kim bilir? Aslında fırtına bunu destekliyor. Yazın Kilpatrick tepelerinde çıkan fırtına... Yani şiddetli bir arzulamayı sembolize etmiyor mu sizce de? Şiiri araştırırken karşıma gelen bir analizde çatalların homoseksüel bir ilişkiyi sembolize ettiği yazılmış. Aynı türde iki cismin bir araya gelmesi düşünülerek. Aslında önceki paragrafta özgür bir aşkı da anlattığını göz önünde bulundurduğum için bu oldukça mantıklı geliyor.
in my memory / hatıralarımda
lean back again / yaslan arkana tekrar
let me love you... / seni sevmeme izin ver
Şiirin bu kısmından bu şiirin aslında eski bir anıyı anlattığını anlıyoruz. Yani o an değil ama geçmiş bir anıyı. Belki geçmişte yaşadığı eski bir homoseksüel ilişkiyi. Tabii tam tersi de olabilir. Özgür bir aşk sadece homoseksüel arasında mı olur? Çatallar sadece birer cinsel yaklaşım simgesi de olabilir. Çatalları ruh ikizi olarak simgeleyemez miyiz? Ya da ten uyumu? Ne kadar homoseksüel bir ilişki bunları düşününce kafaya daha çok yatsa da bu da olası bana göre.
Gelelim şiirin bana hissettirdiklerine. Başta dediğim gibi şiir de bir anı söz konusu. Düşününce çokta özel olmayan şeyler, birinin sana hissettirdikleri ile unutulmaz bir an'a sebep olabiliyor. Çilekler, güneşli hava, yaz, pencere... Bunlar o kişi/kişiler olmadan bu kadar akılda kalıcı olabilir miydi? Biz hayalimizde bu denli canlı görebilir miydik? Aslında önemsiz gördüğümüz her şey bir şey sayesinde önem kazanıyor.
Yaz önümüzdeyken ve -dediğim gibi- yağmurlu havadan güneşli bir havaya geçerken böylesine bir aşk şiiri içimi bir hoş etti. Normalde aşk türü kitaplar, diziler, şiirler çok sevmesem de beni etkileyen bir şiir oldu. Peki sizin şiir hakkında ki düşünceleriniz neler? Siz okurken ne hissettiniz, lütfen yorumlarda görüşünüzü belirtin!
***
Instagram: @kayipfisilti
0 Yorum